İnsan bu çağda nerede yaşıyorsa, oralıdır. Yaşadığı yer, doğduğu yer değilse, yaşadığı yer değil, doğduğu yer ikincil duruma düşmeli. Oysa öğretilmişliklerin etkisiyle, baba ve hatta atalar adresleri "memleket" diyerek kullanılıyor.
İnsanın kültürel kimliği, inancı, mesleği ve hatta davranış özellikleri büyük ölçüde öğrenme kaynaklıdır, daha da doğrusu öğretilme kaynaklıdır.
Vatan, millet, devlet ve yurttaşlık gibi kavramlar da öğretilen kavramlardır.
Devlet bir organizasyondur. Kuralları koyan, uygulayan, yaptırımları ve ödülleri olan.
Şemsiyesi altında bulunduğumuz devleti tanımaya başladıkça, yurttaşlık konumumuzu anlamaya başlarız. Devlet, hangi yurttaşına, sahiplendiği yurttaşlarından farklı davranıyorsa, o kişinin öğrenilmiş yurttaşlığı kullanılabilir bilgi olmaktan çıkar.
Yasalarına uyacaksınız, askerlik yapacaksınız, vergi vereceksiniz; ama devletten sahiplendiği yurttaşları kadar payınızı alamayacaksınız.
Bu durumda devlet mi ötekileştirmiş olur, yoksa yurttaş mı ötekileşir?
Devlet "sınav" der, girer ve kazanırsınız. Bir de bakarsınız, kazandığınızı sandığınız hak, devlet gücünü kullananlarca kazanamayanlara sunulmuş.
Devlet "beni koruyacaksın" der ve askere alır. Yurttaşsınızdır, gidersiniz. Bir de bakarsınız, birileri parayı ödüyor ve gitmiyor.
Yaşamak için çalışmanız gerekir. Devlet sizi istemediği için, piyasada kendinize iş edinirsiniz. Ücret, gelir her ne elde ettinizse, devlet "kayıtlı olacak" dediği için, uyarsınız ve kayıtlı iş yaparsınız. Vergiler ödersiniz, sigorta primleri ödersiniz...
Bir de bakarsınız, devlet birilerinin gelirinden hiç vergi almıyor, birilerine de senden aldığı vergileri keyfi kararlarla peşkeş çekiyor. Hatta vergi vermekten kaçınamadıkları noktalarda, indirim yapıyor, aflar getiriyor.
Öğrenilmişlikle ve gerçekte öğretilmişlikle yurttaşı olduğunuz devlette, onu yönetenlerce anayasa, yasalar, yönetmelikler, tebliğler üretilmiş. Hukuk denen bu kurallar zinciri her yurttaşı bağlaması gerekirken, her birinin altında, birilerinin "muaf" olduklarını görürsünüz.
Yurttaş olarak "hak arama" bölümlerine bakarsınız, onlardan yararlanmak istersiniz...
Sizin verdiğiniz vergilerle size hizmet etmek için "devlet görevlisi" etiketi taşıyanlar, karşınıza dikilir ve "Yakarım canını. Ben devletim!" tokadı ile tanışırsınız.
Böylesi umutsuz bir aşk ile devlet nasıl sevilir? Aşık Reyhani gibi sevdiğinizi zorla kaçırsanız ve evlenseniz bile, sizi sevmedikten sonra bir anlamı kalır mı?
Siz devlete "öteki" olmamak için istediğiniz kadar koşulları zorlayın, devlet sizi "öteki" yapmışsa, ne yaparsınız?
Öncelikle kendimize dürüst olmalıyız. Bu koşullarda devlet, her yurttaşın devleti sayılabilir mi?
Devlet bir organizsyon olduğuna göre, sorun organizasyonda olabilir. Devlet organizasyonu tanrısal ve dağasal bir yapı değil, devlet gücünü eline geçrenlerin üretimidir. Devlet organizasyonunu yapanlar, birilerini "gerçek yurttaş" sayarken, birilerini "öteki" yapıyorsa, böyle bir devletin kalıcılığı olabilir mi?
Siyasal tarih, devletin nitelikleri ile ilgili sayısız kuramlar, uygulamalar ortaya koyar. İnsan var olduğundan beri, yalnızca Anadolu'da kurulup yıkılan devletlerin sayısı belli değil. Devletler, devletçikler, üç günlük devletler, bin yıllık devletler. Tanınanlar, tanınmayanlar...
Bu devletlerin yalnızca etnik veya dinsel kimlikler çerçevesinde kurulduğunu sanmak da, cahillikten öte bir şey değil. Hele günümüzde, devletin ırkı olmaz! Dini de olmaz. Devlet gücünü eline geçirenler diretseler de, toplu katliam da yapsalar; "yurttaşlardan bazılarına göre" olan bir devlet yaşayamaz, enin de sonun da yerini yeni bir devlete bırakır.
Peki...
Devletin kalıcılığını, yurttaşın o devleti yaşatma hevesini sağlayacak öncelikli anlayış nedir?
Eşit Yurttaşlık!
Irkçı ve dinci terör örgütlerinin söylemlerindeki gibi bir "eşit yurttaşlık" da değil!
Daha açık anlatayım. Öğretilmişliklerle edinilmiş etnik, dinsel, kültürel, yerel, davranışsal, cemaatsal, grupsal vs. kimlikleri öne alarak "yurttaş" olunamaz.
Neye göre eşit yurttaşlık?
Devlete verirken de, devletten alırken de eşit olan yurttaşlık. Bu temel ülkü bir varlık ilkesine dönüştürülürse devlet var olur. Bu temel ülkü, bir varlık ilkesine dönüştürülürse yurttaş olunur.
Birlikte emek verilen, birlikte üretilen ve birlikte paylaşılan bir ülkü! Her yurttaşın kendi özgür iradesiyle onaylayarak ilkeleşmesinden huzurlu ve mutlu olacağı bir temel ilke.
Sorun da budur, çözüm de budur.
2025© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.