BİR BELGESEL İZLEDİM




Ülkenin bu kadar çok derdi (sorunu) varken bu yazı neyin nesi diyeceksiniz?

"Belgeselin sonunda seyircilerden bir kız, yanındakilere soruyor: ?Bu filmin odağındaki asıl konu ne sizce??  Tez canlı olan genç erkek, ?Sağlık? diyor, ikincisi ?İnsan? yanıtını veriyor, daha olgun yaştaki ise ?Aşk? deyince; kızı sevgilisinin onu ne denli mutlu ettiğini görmenizi isterdim.?

Film başlarken arka fonda, ünlü aktris Greto Garbo?nun sol elinde sigarası ile o şuh bakışlı fotoğrafı ve ?Kazablanka? filmindeki Humphry Bogart?ın sigarayı yudumlarcasına içine çektiği hiç unutulmayan ?bar sahnesi? var.
Belgeselin ilk sahnesi Paris?te başlıyor. Genç kadını sevgilisi, Louvre Müzesi'ne götürüyor. Sanki bir yere yetişircesine bütün koridorları geçmeye çalışan genç kız 'Mona Lisa'nın önünde duruyor. Müze, özellikle Leonardo de Vinci?nin o bütün zamanlarının en güzel resminin olduğu koridor, her zamanki gibi çok kalabalık.

Genç kız bir daha göremeyecek korkusu ile yaşamında ilk kez kabalaşıp izleyenleri iteleyerek, ?kendisi gibi hep gülen ve hep hüzünlü? o yüzün önünde duruyor. Sahne hızla değişiyor. Birkaç dakika içinde sevgilisinin kollarında kendini adeta koşarak müzenin orta avlusuna atıyor genç kız. Bir telaş, sigarasını yakıyor ve ?oh? dercesine bir soluk alıyor. Rahatlamasının nedeni çocukluğundan beri gözünde tüten Mona Lisa?yı görmesi mi, yoksa sigarası mı? Yönetmen bu sahneyi seyircinin yorumuna bırakmış.

Belgeselde yeni bir sahne başlıyor. Genç kızın evinde yaşam olağan başlıyor. Her zamanki gibi geç ve zor kalkıyor yataktan. İlk işi, başucundaki tablayı alıp ilk sigarayı yakmak oluyor. Lavaboya giriyor, çıkar çıkmaz yeni bir sigara yakıyor. Sevgilisinin ezilerek, sanki onu kırmaktan korkan bir sesle, ?Güzel? (Filmde sevgilisinin ona taktığı ad bu) ?Kahvaltıyı bari bekle? demesi üzerine, seyirciyi bile rahatsız eden, ?genç kızın o ihtiras dolu tepkili bakışı? belki de, belgeselin asıl vermek istediği mesajı(!) içeriyordu.

Sevişiyorlar, genç kız kayarcasına beyaz çarşafların içinde yumuşak ve narin hareketlerle doyumu yaşıyor. Birden bir gürültü ile karyola, dolaplar hareketleniyor, oda sanki duvarları yarıp sokağa çıkmak ister gibi deviniyor. ?Güzel korkma deprem bu? diyor sevgilisi. ?Birlikte ölmek ne güzel? diyor genç kız. San Francisco?da lüks bir otel odasındalar iki sevgili. Bu sahnede genç kız o korkunun ardından hemen kolunu masanın üzerindeki sigaraya uzatıyor. İçine öyle bir çekiyor ki, soluk verirken genç kızın rahatlamasının nedeni, ölümün uzaklaşmasının üstüne, ?Hadi oradan sen de? dercesine, yüreklice tüttürmesi mi, yoksa korkudan ?Alışkanlığının güçlü soluğuna? sarılması mı? Yönetmen yine yorumu seyirciye bırakmış.

Yeni bir sahne, iki sevgili Stockholm?dalar. Araba kiralayıp olabildiğince özgür dolaşıyorlar. Ünlü Milos?un heykel müzesi, Dışişleri Bakanı Anna-Lindh?in öldürüldüğü büyük mağazadaki cinayet köşesi, İsveç?in daha 1600?larda inşa ettiği dünyanın en büyük yelkenli savaş gemisinin, denize indirilirken battıktan 3 yüz yıl sonra çıkarılan ?tek top atmamış? hali ile bugünkü müzesi, sosyal demokrasinin en büyük ismi Olaf Palme?nin cinayet sokağı, gezdikleri yerler arasında. Görsel açıdan bu hızlı ama keyifli geçen sahnenin sonunda kiralık arabayı bırakmaya gidiyorlar. Teslim alan kişi, "Siz bu otomobilde sigara içtiniz mi?" diye soruyor. "Evet" deyince olgun erkek, "500 dolar ceza" ödemelerini istiyor ilgili. Genç kızın utanarak verdiği yanıt, "Bilmiyordum, bilsem de yine içerdim, yoksa tadı mı olurdu bu gördüğüm yerlerin?" diyor. Ve hemen işyerinden çıkıp sigara yakıyor. 
Sahneler hızla ilerliyor filmde. Bir lokanta hangi kent belli değil, ancak belli ki Türkiye'de İstanbul ya da Ankara. Çünkü bütün masalarda sigara içiliyor. Yine iki sevgili, garsona kırmızı şarap ısmarlıyorlar. Genç kadın sevgilisinin şarap kültüründen sanki şımarık bir gurur duyuyor. Bu sahnede özellikle, ?Güzel?in yemek, içmek konusunda seçiciliği seyircinin dikkatini çekiyor. Çevre gürültülü, hafif loş ve dumanlı. Aniden genç kız öksürüyor. Sevgilisinin ilk tepkisi elindeki sigaraya oluyor. ?Ondan vazgeçmem istersen kalkalım? diye sevgilisini azarlıyor genç kız.

Bu güzel, sıcak, sevecen sahneler bitiyor ve belgesel, yıllar sonrası ile sürüyor.

Bir hastanenin yoğun bakım odası, ?Güzel? baygın yatıyor. Doktorlar, hastabakıcılar telaşla koşturuyorlar, biri gidiyor diğeri geliyor, bir aleti takıyorlar, bir başkasını çıkarıyorlar. Genç kadın ağır bir kalp krizi geçiriyor. 

Yeni bir sahne sevgilisini gösteriyor, doktorlarla tartışıyor. "Nasıl olur daha ellisinde, şimdiye dek hiçbir işaret almadım" diyor. ?Kanser korkum hep oldu ama kalp!? diyor. Deneyimli, dost bakışlı doktorun ağzından bir kelime çıkıyor: ?sigara?
Film biterken arka planda bu kez küçük çocuklarını jeepten indirmek için el ele vermiş ünlü tenisçiler, Steffi Graf-Andrei Agasi?nin yaşam dolu bir fotoğrafı duruyor. ?SON?

Not: Belgeselin konusu olan (Güzel) genç kadın artık yaşamıyor?
 


İlgili Etiketler

İlgili etiket bulunamamıştır.


Okuyucu Yorumları

Günlük Koronavirüs Tablosu