İnsan hak ve özgürlüklerini savunmak kurumlar ve örgütlere terkedilirse, daha adil bir toplumsal demokratik denge oluşacağı umudu taşıyorduk. Gerçek şu ki; 1968 Kuşağı'ndan bu yana özgürlük mücadelesinin kıyısında köşesinde yer almış herkes siyasi partileri, sendikaları, kooperatifleri, dernekleri çözüm adresleri gördüler. Gördük, yaşadık...
Delice bir kuzu, koyun sürüsünün dışına çıkarak özgürlüğünü yaşamak isteyebilir. Bir lezzetli ot yaprağı için kayalıklardan aşağıya düşme riski vardır, ancak o lezzetli yaprağı yeme mutluluğu da... Böylesi de denendi ama diğer kuzucukların koyunlaşmasını önleyecek bir yöntem olarak ikna edici bulunmadı. Kısa süreli başarılarda da "devrim" kendi kuzucuklarını kurban etti.
Ekonomik temelli siyasal düşüncelerin birbiriyle ayrışma ve çatışma aracı da olan siyasi partiler, sendikalar, kooperatifler, dernekler; sisteme egemen olanlar için ise "kontrol edilebilir çiftlikler" potansiyeli taşır. Yaşadığımız son 30 yılda gördük ki, bu potansiyel oldukça akılcı yöntemlerle en tepeden biçimlendirildi ve her bir sivil toplum yapısı "kontrol altındaki çiftlik" e dönüştü.
Kitapta yazan sendika artık yok.
Kitapta yazan kooperatif artık yok.
Kitapta yazan dernek artık yok.
Kitapta yazan siyasi parti de artık yok.
İnsan, süreç bu noktaya gelince daha bir boğulma duygusuna kapılıyor.
"Sen buraya aitsin" diye başlayan uyarılar, zamanla "Hain" noktasına kadar ulaştı.
Bireyin çaresizliği üzerine inşa edilen bir siyaset modeli üretildi. Söylemi de şöyle:
"Beğenmesen de düşünceni temsil ediyor görünenleri destekleyeceksin."
Türkiye'nin tarımsal ve hayvansal üretimi küresel şirketlerin kölesi olmuşsa; komisyoncuya dönüştürülen kooperatifler birlikler nedeniyledir.
Türkiye'nin sendikaları lüks oto galerileri haline dönüşmüşse, kontrol altında atanan sendika ağaları yüzündendir.
Türkiye'de yaratıcı, geliştirici üretim, satış ve hizmetler veren esnaf ve sanatkarlar kaderine terkedilmiş durumdaysa; protokol, koltuk ve havadan maaş sevdalısına dönüştürülen oda başkanları sayesindedir.
Türkiye'de dernekler yurt dışından gelen üç beş kuruşluk fonların dilencisi halindeyse; Soroz ile Saroz'u karıştıran dernekçiler yüzündendir.
Türkiye'de siyasi partilere gelince...
Hazine'den beslenen baraj üstü partiler "Tek Kişi" lerin ellerine geçtiler ve üstelik bir de aralarında ittifaklaştılar, cepheleştiler de...
Artık çaresizsin!
Açlıktan kırılıyor olsan da, geleceği karanlık görsen de artık değişmeyecekmiş algısı veren iktidardaki Tek Kişi'ye tapınacaksın.
Yok, illa muhalefet mi edeceksin?
Senin yerine "muhalefetmiş" gibi rol kesen ama bu ceberrut sistemin parçası olan bir başka Tek Kişi'ye tapınacaksın. Bunu kah en tepedeki imama, kah yereldeki imama mürit olmak diye anlayabilirsiniz.
Üretilen algıya göre, artık çaresizsin!
Bana sorarsanız çare var tabii de...
Köşeleri tutulmuş bir yaşamda, çulsuz bir adama kim, neden sorsun?
2025© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.