Seçim, eğer dar bir grup arasında gerçekleşmiyorsa, genelde iyiler kazanır. Birden çok iyi arasında en iyisi kazanır ve bu sonuç yitirenlerin tümü kötüdür anlamına da gelmez.
Seçime hazırlık süreci ve seçim sistemi, adaylar ve seçmenler için adil koşullara sahipse, sandık demokrasisi bu ön kabule dayanır.
İkinci ön kabul ise, seçmenlerin çoğunluğunun verdiği karar, doğrudur.
Seçtiklerimizi öyleyse neden beğenmiyoruz? Neden üç, beş yılda bir seçim yapıyoruz?
Seçilirken iyi olanın, seçildiği andan başlayarak kötüleşebileceği ön kabulü var da ondan.
Bu ön kabuller, dinsel inanışların demokrasiye bıraktıkları mirastır. Musevilik'te ve İslam'da her yeni doğan bebek sabih yani günahsızdır. Hristiyanlık'ta ise günahkar doğmasına karşın, vaftiz edilmek suretiyle yaşama günahları sıfırlanmış başlar.
Bu üç inanışa göre de kirlenme, zaman geçtikçe ortaya çıkar veya çıkmaz. Adaylara da böyle bir ön kabul ile yaklaşılır.
Peki... Aday iken iyi, seçim kazanınca kötü olma hali bir tutarsızlık, dengesizlik içermiyor mu?
Seçmen olarak yaşadığımız tam da bu çelişkidir.
Bir adayın iyi olduğuna nasıl karar veriyoruz?
Bize sunulanlarla.
Bize sunulanlar gerçek mi, doğru mu?
Orasını sorgulasak zaten sorun kalmayacak, ama hiç sorgulamıyoruz. Tanrının kral olduğu dinlerden, peygamberlerin kral olduğu dinlere evrildi, ardından halifelerin ve hocaefendilerin kral oldukları sandık demokrasisi çağına geldik. Çağlar değişiyor, devrimler oluyor; ancak evrim sürüyor. İnsanın aklını kullanması inançla başlamıştır, düşünme ve sorgulama çağında da inançlar süzüle süzüle, başkalaşım yaşaya yaşaya varlığını sürdürmektedir.
Seçtiğine tapınma, insanın aklını ilk kullandığı çağdan bu güne taşıdığı bir davranış biçimidir.
Peki iyi nedir?
Siyaset başta olmak üzere geniş kitlelere beğendirilmek istenen her kim veya ürün varsa, onun geri planında, önceden dersi çalışılmış bir imaj çalışması vardır. Seçmenin tercihlerini etkileyecek özellikler, araçlar, yöntemler araştırılır. Bir takvim içinde servis edilir.
Bütün bu "iyi üretme" daha doğrusu "iyi gösterme" projesini uygulamaya koymak zaman, para ve ekip işidir.
Tabirimi mazur görün, "ninenden gelinlik kız çıkarırım" iddiasında çok insan tanıdım bugüne dek. Kimi gerçekten bunu yapacak bilgi ve deneyimde, kimi ise işportacıydı.
Amatörce yapılan iyi üretme / iyi gösterme çalışmaları elbette var. Sonuç almış olanlarına da tanık oldum. Gerçek şu ki, amatörlük çağı bitti, işi bileni de işportacısı da bu işi para ve güç kazanmak için yapıyor. Bazan öyle ileri gidiliyor ki, iyi üretme / iyi gösterme bedelini alanlar kime çalıştıklarını unutup, adayın önüne geçiyor ve kendilerini öne çıkarıyorlar. Örneğin reklamcı kökenli imaj yapıcılar, örneğin taşradaki işportacılar.
Buraya kadar yazdıklarımdan "kötüler aday oluyor, ama iyi gösteriliyor, seçim kazanıldıktan sonra kötü olarak görev yapıyorlar" anlamı çıkabilir.
Bu kısmen doğru, ancak önemli bir bölüm aday var ki, gerçekten iyi iken, seçim kazandıktan sonra kötü biri oluyor. Sanırsınız buna da hazırmış gibi...
Karamsar bir tablo sunduğumun farkındayım. İyi adaylar bulmak zor. Diyelim bulundu, onların da bir bölümü seçildikten sonra kötü oluyor.
Peki... Seçildikten sonra da iyi kalacak aday nasıl bulunur?
İyi adaylar kavun değil, koklayıp bulunmuyor. Hani şu son yıllarda "bitti, öldü, tarih oldu" dediğimiz ideolojiler, "herkes rol kesiyor" diye yok olduğunu sandığımız özgün karakterler var ya, anahtar onlar.
Adayın bir ideolojisi yoksa, ya da temsil ettiği kesimin ideolojisini bilerek veya bilmeyerek temsil etmiyorsa...
Adayın özgün bir karakteri yok ve rol kesiyorsa, ya da içinden çıktığı ortamın kültürünü taşımıyorsa...
Bu karakterler seçilirken iyi, seçildikten sonra kötü olmaya yatkındır.
Bilerek veya bilmeyerek içinden çıktığı kesimin ideolojisine, içinden çıktığı ortamın kültürüne sahip bir aday bulunmuşsa; geriye bir kaç sağlama tekniğini uygulamak kalıyor.
Birincisi içtenlik.
İkincisi saydamlık.
Üçüncüsü hoşgörü.
Bu üçünü test ettiğinizde eğer aday iyi çıkıyorsa, seçildikten sonra da büyük oranda iyi olacaktır. Bu üçünden biri dahi yok veya eksik ise...
Siz kötüyü iyi diye yediniz veya size yedirdiler demektir.
Asıl sınamanız gereken kendinizsiniz. Seçtiğinizin görev süresi boyunca yiyeceği haltlara açık tepki mi gösteriyorsunuz, yoksa "daha iyisi yoktu" diyerek kendinizi ve çevrenizi mi kandırıyorsunuz, ona bakın.
Açık tepki gösteriyorsanız "Kandırılmış", kapalı kapılar ardında tepki gösteriyorsanız "ahlaksız", daha iyisinin olmadığını söylüyorsanız ekstradan bir de "Çıkarcı" olmalısınız.
Seçtiklerinizden önce kendinizi sorgulayın. Tanrı seçmiyorsunuz. Tanrı'nın elçisini de seçmiyorsunuz. İnsan seçerken, inançlarınızdan ne kadar uzaklaşırsanız, o denli özgürleşir, yaşadığınız dünyayı o denli özgürleştirirsiniz.
2025© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.