Kurban kesen ve kurban etini çevresinde yeterli protein alamayanlara dağıtan müslümanların, yoksulluk ve yoksunluk gibi gerekçelerle kurban kesemeyen müslümanların Kurban Bayramı'nı içtenlikle kutlarım.
Yazı günümün Kurban Bayramı'na rastlaması nedeniyle, büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığımız, günümüz sorunları ve önümüzdeki sürece ilişkin yazmak istiyordum. Türkiye Ziraat Odaları Birliği konuyla ilgili bir açıklama paylaştı, Bigazete olarak biz de yayınladık. Yayınladığımız haberin, ortalama haber okuma sayımızın onda birine bile ulaşmadığını görünce, durup düşündüm. Her Kurban Bayramı'nda Almanya'nın küçük baş hayvan varlığının 1 milyon 200 bin fazlasını kestiğimiz, yalnızca üç beş bin okurun ilgisini çekmiş. Böyle bir tablodan sonra daha ayrıntılı veri ve bilgilerle değerlendirme yapmak gereksizlik olacaktı. Vazgeçtim...
Yerel Seçimler
Yerel Seçimler ile ilgili AK Parti Büyük Kongresi'nden çıkan mesaj, "Mart ayı Yerel Seçimler için her ne kadar doğru bir tarih değilse de, önümüzdeki Yerel Seçimler, olması gerektiği tarih olan Mart 2019'da yapılacak." şeklinde. Bu durumda Yerel Seçimlere 7 ay kadar bir süre kaldı. Kurban Bayramı'ndan sonra yurt çapında yerel seçim atmosferine girileceği açık.
AK Parti Çanakkale Merkez İlçe yönetimi gibi yerel seçim kampanyalarına çoktan başlayanlar da var tabii. Yerel seçim tartışmaların erken başlamanın, AK Parti içinde pek de olağan karşılanmadığını ifade etmeliyim. İktidar partisi seçmen içinde siyasi çalışmasını zaten 7/24 yapıyor. Bu siyasi çalışmaların belediye başkan aday adayı üretme ortamına dönüşmesi riski var. Üstelik yerelde böyle bir yarıştırma - çatıştırma muhabbetleri de hayli pirim yapar. Oysa AK Parti büyük kongresini yaptıktan, parti üst yönetimi belirlendikten ve planlama yaptıktan sonra düğmeye basacaktır. Hepimiz biliyoruz ki, yerelde kim hangi sevdiceğini belediye başkanı adayı görürse görsün, AK Parti'de Belediye Başkan Adayı adlı kızın hangi damat adayına verileceği, genel merkezdeki dünürcülükte ortaya çıkacak.
CHP'de durum biraz daha farklı. CHP genel merkezi, il ve ilçe yönetimleri çok rahat. Delege yazımından genel başkan belirlemeye kadar partiyi zapt-u rapt altına almış durumdalar. Varsa açık, disiplin sopası da elde... CHP yöneticilerini mutlu eden en önemli şey, kendilerinden daha gericileşmiş kifayetsiz muhteris bir Yalova Kaymakamı ve onun müritleşen bir avuç avanesinin varlığı. Sağ partilerden öğrendikleri "öteki" üretme politikasını, CHP yönetimleri de kendi partileri içinde ürettiler ve keyifle oynuyorlar.
CHP geleneğinden gelenler, Atatürkçüler, sosyaldemokratlar, solcular... Hasılı CHP'nin tarihsel sahipleri bu göstermelik yarışı acı duyarak izliyorlar. İki partili Türkiye siyaseti gibi, CHP'yi iki ekipli görüntüye sokanlar için yerel seçimler erken olmuş, zamanında olmuş ve hatta hiç yapılmamış, fark etmiyor. Her ikisi de yerel seçimleri büyük ölçüde kayıpla geçireceklerini biliyorlar. Her şey, yerel seçim yenilgisinin faturasını yıkacak parti içi "öteki" yi sonuna kadar canlı tutmaya yönelik. Anamuhalefet partisi durumu, kartelin gerekli küçük ortağı olmak kadar güven verici. Yerel seçimler sonuçlanınca, biri diğerini suçlayacak ve bununla da kendi üzerindeki kirleri yıkamış olacak.
Türkiye'de seçmen, yıllardır bir sosyolojik yanlış değerlendirmenin psikolojik baskısı altında. Seçmenin çoğunluğunu oluşturan merkezin sağındaki seçmenin muhafazakarlaştığı, merkezin solundaki üçte bir oranındaki seçmenin ise her şeye muhalefet ederken halkına yabancılaştığı gibi neresinden baksan gerçek dışı, bilim dışı üretilmiş bir algı var. Bence sosyolojik ve sosyal psikolojik gerçekler, bu bilerek üretilmiş algının çok dışında.
Merkezin sağındaki çoğunluk, geçmişten beri sahip olduklarını yitirmeme, yitirdiklerinin yerini dolduran borçlarının başına büyük dertler açmaması korkusunda. Tek Tanrı, tek kitap ve tek peygambere karşın; artık şekilden şekile soktukları İslam inancını maske yapıyorlar. İzlediğimiz davranışlara, açıklamalara İslam değil, herhangi bir din adını vermek bile yanlış; düpedüz Ortadoğu ve Arap yozlaşmış geleneği. Israrla kullandıkları bir tür kocakarı ilacı ve bu tuhaflığı muhafazakarlık olarak adlandırıyorlar. Kavramı üreten batılıların konservatizm dedikleri, geçmişi korumak anlamına gelen muhafazakarlık, çok başka bir şey. Büyüklerimiz derdi ya "bizim hanım bizden kaçar, başını örter kıçını açar" diye; günümüzün yeni muhafazakarları böyle bir altı kaval üstü şeşhane uyumsuzluğunda. Muhafazakarlıkla giderek hiç bir benzerliklerinin kalmadığını sayısız örnekle ben görüyorum da, onlar görmüyor mu? Bal gibi görüyorlar!
Merkezin solunda görünenleri özetlemek mizah ustalarının becerisine kalmış bir durum. Ben ise Shakespeare'in ünlü "Romeo ve Jüliet" trajedisinden, 400 yıl sonra"Tarla Kuşuydu Jüliet" gibi muhteşem bir komedi üreten Ephraim Kishon değilim. İçimden geldiği gibi yazıyorum.
CHP, onun yöneticileri ve hatta onun delegelere dek kadroları; sol veya sosyal demokrasi, İsmet İnönü'nün dediği Merkezin Solu ve hatta Ecevit'in dediği Demokratik Sol gibi kavramlara hiç bu kadar uzak düşmedi. İki gerekçeye dayanarak ölümcül siyaset hastalığına düştüklerini düşünüyorum. Biri "Sağ seçmene başka türlü ulaşamayız", ikincisi "Onlar yaparken iyi ya, biz yapınca neden olay oluyor?".
İlkeler, düşünceler, bilim, idealler, ideolojiler hepsi masal; yeter ki seçim kazanılsın. CHP'de öne çıkan siyasi adlardan biri de çıkıp "Kazansan ne olacak? Kazandığın belediyelerde ne haldeyiz? Bırakın merkezi yönetimi veya yerel yönetimleri ele geçirmeyi de önce partimizi, önce kendimizi, önce kadrolarımızı kazanalım" demiyor. Kendisi olmayana, siyasetten soğuyan seçmenler neden oy versin ki? CHP diye ortada bir siyasi parti kaldıysa, CHP'liliğini bilmeli. CHP'yi kuran anlayış, ilkeleri koymuş (günümüzdekiler bilmiyormuş gibi görünüyor, ben yazayım: 6 Ok), programını yazmış, yıllar içinde çağa uygun değişikler yapılmış. Bir siyasi parti düşünün ki, ilkeleri ve programı ilgi görmüyor, varsa yoksa Tüzük. CHP Tüzüğü öyle bir hale getirildi ki, beslenenler için ümük, dışkılananlar içib büzük gibi bir şeye dönüştü. Günümüzde ilkelerin ne anlama geldiğini, programın ne anlattığını bilen yönetici kaldıysa, buyursun tartışalım. CHP yöneticileri eğer solcu iseler, önce sol ahlakı edinmeliler. Önce CHP teorik olarak ne anlam ifade ediyor onu öğrenmeliler, benimsiyorlarsa partide var olmalılar. İlle de iktidar için meydanlarda müsamereler, sığ söylemler soytarılığının alemi yok.
Diyeceksiniz ki yüzde 20-35 bandında seçmen, Batı Marmara ve Ege kıyıları seçmenleri neden CHP'ye oy veriyorlar? Solcu olduklarından değil. Merkez sağ iktidarların görüntüde ve ötekine baskıda muhafazakarlaşan tavırlarından duydukları kaygı, yaşam biçimlerine müdahale edileceği korkusuyla CHP'den başka seçenek bulamıyorlar.
Türkiye muhafazakar olmayan Tek Kişi görünümlü merkezi iktidar yönetiminde, biz de buralarda yani Çanakkale ve Biga'da solcu olmayan gerçek Tek Kişi yerel yönetimlerinde yaşayıp gidiyoruz. Gel de Ferdi Tayfur'u anımsama:
Hadi gel köyümüze geri dönelim. / Halime kente bir apartman dairesine gelin gitti halay çekmeyelim.
2025© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.