Hiçbir CHP?li AK Saraya gitmedi. Bu kurgu, AK Saray?ın planlı bir kumpası da değil. Yangının fitilini ateşleyen el, CHP?nin içinde sanki! Elbette bu olay da benzer öncekiler gibi AK Saray için tam bir ?kullanım (istismar) fırsatı? oldu.
Başta İstanbul olmak üzere, yerel seçim kaybından beri AK Sarayın (R.T. Erdoğan?ın) gündeminin değişmeyen acil maddesi, başını CHP?nin çektiği ?millet ittifakını? dağıtmak. Çünkü AK Saray, -iki ittifaklı- yasal oy pusulasına dayalı erken ya da zamanında yapılacak seçimde yüzde 50+1 alamayacağını açıkça gördü. Gördü ama tek adamlıktan vaz geçip, etkinleştirilmiş parlamenter sisteme dönemeyeceği için bütün gücüyle, CHP-İYİ Parti-SP üçlü Millet İttifakının, Ali Babacan?ın kuracağı parti ile dörtlüye ve belki seçime girebilirse HDP ile beşliye yükselmesini önleme çabasında.
Bunun için işte son olay gibi, CHP ile ilgili yıpratıcı her fırsatı şiddetlendirerek kullanıyor. Özellikle de ve doğrudan Genel Başkan Kılıçdaroğlu?nu hedef alarak. Çünkü o da yaşayarak öğrendi ki, artık politik yarış (rekabet), seçmen indinde partiler arası olmaktan çıktı İsimler (liderler-Başkanlar) arası bir mücadeleye dönüştü.
Bağışlayacağınızı dileyerek kısa bir kitabî anımsatma yapacağım:
Çokluklar halinde yaşadığımızdan beri, çokluklar arasında ve bir çokluğun içindeki -çelişki ve çatışma-, bütünün de, parçalarında durumunu belirlemiştir. Ben, yalnız canlılar (en gelişmişi insan) arasında değil, çokluklar (günümüzde, paktlar, ülkeler, partiler gibi) arasındaki ilişkinin şeklini, gidişatını ve sonucunu da, manevi değil sadece ?maddi güç (ekonomik-teknolojik) farkının? belirlediğine inananlardanım.
Yirminci yüz yılın başına kadar, ekonomik çıkar-gereksinim-hesap-çelişki ve soğuk-sıcak çatışmalar, çokluklar (coğrafi olarak bir alanı, bir ülkeyi, bir bölgeyi elinde tutanlar) adına hanlar, şahlar, imparatorlar, krallar gibi kişi ya da aile ve soylar arasında süregeldi. 1980?lerin sonuna kadar 90 yılda da yani yirmi birinci yüzyılın arifesine kadar da dünya, siyasal sistemler (kapitalizmle ile sosyalizmin) arası soğuk-sıcak çelişkiyi-çatışmayı yaşadı. Yine sonucu maddi güç farkı belirledi. Öyle gözüküyor ki, yıllarca süren denge (detant*) 1989?da Moskova?nın yanlışları nedeniyle, küreselleşen kapitalizmin çıkarına bozuldu (değişti-çöktü).
Siyasal ilke-amaç-hedef ayrılığı var gibi gözükse de (gösterilse ya da sanılsa da), bu gün artık, ülkeler ve ülkedeki partiler arasındaki politik çelişki ve çatışma, o ülkelerde ve o ülkedeki partilerde, iktidarı ele geçiren Tek Adamlar arasında hem de tırmanarak sürer oldu. Bizde de, bu Tek Adamlar arasındaki mücadele artık, karşılıklı ve kişisel kavgaya dönüştü. Yani, oy hesabı (seçmeni tahrik etmek) için başta halkın gerçek derdi aş-iş olmak üzere ülkenin iç ve dış sorunları değil, kendi söz ve eylemlerinde yaptıkları önemli-önemsiz yanlışlıklar-bilgisizlikler-eksiklikler-belden yukarı-aşağı hafiflikler gibi kişisel suçlamalar, inatla gündemde tutuluyor.
En azından 2015 seçiminden bu yana görüldü ki, bu dalaşı denizinde ancak AK Sarayın Tek Adamı gibi gözü kara Reisler çatanasını yüzdürebilir. Sosyal ve de demokrat geçinenler ise, çağdaş Don Kişot misali, yel değirmenlerine ha bire kılıç sallarlar.
Ne var ki Onlar, bir gün patladığında Karadeniz?in dalgalarında yitip giderler ama Bunlar, Anadolu düzlüklerinde kılıç sallamayı sürdürürler.
(*) Detant: Barış (sözde) içinde birlikte yaşamak için zorlanılan denge politikası.
2024© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.