Hollanda ve İtalya’da olduğu gibi, Avrupa’da aşırı sağcı (faşizme öykünen ırkçı-milliyetçi-merkezci) partiler, sandıkta popülist* destek bulur duruma geldiler.
2002 seçiminde Avrupa Birliğine üyelik vaadi ile iktidarı eline alan AKP’nin, zaman içinde “dindar nesil yetiştirerek” laik demokratik yapıyı, radikal dinci (ağırlıklı Sünni mezhepçi) rejime dönüştürdüğü de Türkiye’mizin bir gerçeği.
Popülizm sandığa hükmeder olunca, hiçbir toplumda, birlik ve dirlik ve hakça bölüşüm olmayacağını yakın tarih belgelemiştir.
Sanayi devrimi ile başlayan ve emeğin aşırı istismarına varan bireysel ve kitlesel “sömürü”, yirminci yüzyıla damga vuran sıcak ve soğuk savaşlara neden oldu.
Yüzyılın ikinci yarısında, karşı seçenek umuduyla yükselen sol-sosyalist (komünist) devrimci partinin Moskova’da düşüşü ile birlikte, nerede ise bütün dünya, küresel sermayenin kolları altına girdi.
Kendimizden bir örnek, son 2023 Mayıs seçiminde ekonomik ve mali koşullar sandıktan çıkmak için en uygun olduğu halde sosyal demokrat CHP, adeta aşırı sağcı 6’lı Masa partilerine bağımlı kalıp, seçimi yitirdi.
Yirmi yıldır yalnız Türkiye’mizde değil, bütün ülkelerde demokrasinin yerini popülizmin aldığı bir gerçek. Ülkemizin karşılaştığı olumlu-olumsuz her olayın, iktidarı ve muhalefetiyle Partizanların (daha doğrusu Parti Reislerinin -Tek Adamların-) söylem, tutum ve kararlarının sonucu olduğunu, kimse yadsıyamaz.
AKP’nin Siyasi İslam yaftası ile hem de Ana muhalefet CHP’ye karşı laiklik ilkesini istismar ederek sürdürdüğü popülist mücadele son yirmi yılın bütün seçimlerinde sonucu etkiledi.
Yetmedi, 2023 Mayıs seçimi öncesi CHP’nin genel Başkanının kimliği üzerinden AKP Genel Başkanı, tam anlamı ile etnik ve mezhep ayrışımını körükler bir kampanya götürdü.
Daha öncesine gitmeyelim, bu bencil ve hırslı gerçeği bizde en erken yakalayan ANAP Genel Başkanı Turgut Özal idi ama en iyi kullanan da AKP Genel Başkanı R.T. Erdoğan oldu.
Tam burada inançlı bir demokrat ve halk çocuğu olan bilim insanımız Alp Erinç Yeldan’ın bir savını anımsatmak isterim: “Artık siyaset bilimcileri, popülist tabirini halkın en temel duygularına ve isteklerine yönelik siyaset yapanlar için kullanıyor. Örneğin, siyasal veya ekonomik sorunları kolay yoldan bazı etnik veya dinî gruplara atfederek açıklayan aşırı sağ hareketleri, bu kriter üstünden popülist olarak nitelendirenler var. Bu yaygın görüşe göre popülist hareketler rasyonel olmaktan ziyade, basit ve duygusal bir söylem geliştirerek tek boyutlu bir düzlemde siyaset yapıyorlar”
Böyleyse bu fırtınaya karşı “emek en yüce değerdir” ve “hakça bölüşüm” inancı ile yumruğunu taşın altına sokan siyasetçiler ne yapmalı? Öncelikle, gelenek, görenek ve alışkanlıklarına damardan bağlı kitlelerin değişime ve dönüşüme tepkisini doğru anlamak gerekiyor.
Çözümler önermek ve inandırıcı olmak için de, zamana ve koşullara göre, başta Aş-İş olmak üzere halkın temel dertlerine karşı, yeterli özveriyi-içtenliği ve güveni sergilemek gerekir.
Şimdi ilk sınav 31 Mart 2024 yerel seçimleridir. Üzerindeki popülist fırtınaya karşın dürüstlüğe, doğruluğa ve yansız hizmete susamış seçmenin 31 Mart 2019’daki başarısını, bu kez de yineleyeceği korkusu, AK Sarayı uykusuz etmiş durumda.
Yeter ki son 2023 Mayıs seçiminden yeterince ders çıkarmış ve yenilenerek özgüvenini sağlamlaştıran CHP, başta AKP olmak üzere karşıtlarının ne dediğini-ettiğini bırakıp, halkın gerçek gündemini (aş-iş-hizmet) evlere, sokaklara, mahallelere, köylere-kentlere hâkim kılmayı başarsın.
(*) Popülizm: politik durumu dramatize ederek halkın ilgisini uyandırmak amacıyla yapılan politika. Halk yardakçılığı. (TDK)
2024© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.